11 Ocak 2013 Cuma

KANUNİ VE HÜRREMİN AŞK DOLU MEKTUPLARI

Yüzümü yere koyup* mutluluk sığınağı ayağınızın topraklarınızı öptükten
sonra* benim devletimin güneşi ve saadetimin sermayesi sultanım* eğer
bu ayrılık ateşine yanmış* ciğeri kebap* sinesi harap*gözleri yaş
dolu* gecesi gündüzü belirsiz olan* hasret deryasına gark bi-çare*
aşkınız ile müptela* Ferhat ile Mecnun'dan beter şeyda kölenizi sorarsanız;
ne zamandır ki sultanımdan ayrıyım* bülbül gibi ah u feryadım dinlemeyip*
ayrılığınızdan dolayı öyle bir halim var ki* Allah* kafir olan kullarına
dair vermesin.

Benim devletim* benim sultanım* özellikle* bir buçuk ay olduğu halde
sizden bir haber gelmemesi yüzünden* Allah biliyor ki * hiçbir şekilde
rahatlık yüzü görmeyip* gece gündüz ağlayıp* kendi hayatımdan el çekip*
cihan gözüme dar oldu. Ne yapacağımı bilmeden ağlayıp gözyaşları içinde
gözüm kapıları gözlerken* ol ferdü rabbü'l alemin* aleme rahmet eden
subhan-ı Yezdan* cümle aleme inayet nazarın edip* fetih haberi ve
müjdeli haberlerini yetiştirdi. Ve bu haberi işitince Allah biliyor
ki* benim padişahım* benim sultanım* ölmüş idim taze can buldum.


………Benim Sultanım* şehir hakkında soracak olursanız; şimdilik henüz
hastalık devam etmektedir. Ancak önceki gibi değildir. İnşallah Sultanım
gelince* Allah'ın inayetiyle de geçer gider. Azizlerimiz* hazan yaprağı
dökülünce geçer derler.

Benim Sultanım* sık sık mübarek mektubunuzu gönderirsiniz diye* tazarru
ve iltimas ederim. Zira ki* billah yalan değil* bir iki hafta geçip
de ulak gelmezse alem gulguleye gelir. Türlü türlü sözler söylenir.
Yoksa sadece kendi nefsim için istediğimi sanmayın.


***
Öyle nam sahibi ki sabah rüzgarı gibi merhamet artırıp saçar, öyle selâm ki gönül kapan şeker dudakların kavuşması gibi, öyle dualar ki âşıkların avazı gibi yanık, öyle övgüler ki derûnî arzuların ve kalbin meyillerinin sözleri gibi ateşi şûlelendirir, öyle kalp sâfiyatları ki sanki safâ nuruyla nurlanmış selvi boyluların yanakları gibi, öyle mensup olmalar ve bağlanmalar ki lâle yanaklıların sünbül gibi vefa kokularıyla kokulanmış, öyle yakarışlar ki başı göklere uzanan sancağın alemi gibi, öyle Mehdiler ki kendisinden yardım istenen Allah Teâlâ Hazretleri'nin katında 'Allah' 'Allah' nidaları gibi makbul (...) Benim Yûsuf yüzlüm, şeker sözlüm, latîf, nazenin sultanım, Allah dergahına yüzüm süpürge kılıp, bir derecede niyaz ederim ki, sizi benden ömren ayırmak sözü haram ola, mübarek yüzünüzü yine tez zamanda bana göstere
.... Canımın parçası sultanım hazretlerinin mübarek ayağını bastığı bu çirkin yüzümü sürdükten sonra benim can-ı azizim devletim saadetim sultanım Allah'a çok şükür ki mübarek şerefli mektubunuz gelip gözlere nur gönüllere sevinç hasıl kıldı. Allah kıyamete dek seni benden ayırmayıp bir daha mübarek dizlerinize yüz sürmeyi nasib ede (...)
Eğer biz çaresiz zayıf cariyenizi sorarsanız, vallah benim canım ne gecem gecedir ne gündüzüm gündüz. Sizin gibi padişahın sohbetinden ayrıldığım için benim halim ne olsa gerekir? Vallah ve Tallah ayrılığınız ateşinde gece ve gündüz yanarım. Benim halimi Allah'tan başka kimse bilmez. Benim canımın parçası gözümün nuru iki cihanda ümidim vallah dünyada hemen siz muradımsınız. Benim halim ne söz ile söylenir ne kalem ile yazılır.
(...)Kılıcınız üstün olup, düşmanlarınız kahrolsun, baki selam.

***


Kanuni Sultan Süleyman Han’ın Hürrem Sultan için yazdığı gazel

Celis-i halvetim, varım, habibim mah-ı tabanım
Enisim, mahremim, varım, güzeller şahı sultanım

Hayatım hasılım,ömrüm, şarab-ı kevserim, adnim
Baharım, behçetim, rüzum, nigarım verd-i handanım

Neşatım, işretim, bezmim, çerağım, neyyirim, şem’im
Turuncu u nar u narencim, benim şem’-i şebistanım

Nebatım, sükkerim, genc,m, cihan içinde bi-rencim
Azizim, Yusuf’um varım, gönül Mısr’ındaki hanım

Stanbulum, Karaman’ım, diyar-ı milket-i Rum’um
Bedahşan’ım ve Kıpçağım ve Bağdad’ım, Horasanım

Saçı varım, kaşı yayım, gözü pür fitne, bimarım
Ölürsem boynuna kanım, meded he na-müsülmanım

Kapında çünki meddahım, seni medh ederim daim
Yürek pür gam, gözüm pür nem, Muhibbi’yim hoş halim!

Muhibbi (Kanuni Sultan Süleyman’ın mahlası)



Bugünkü dille;

Benim birlikte olduğum, sevgilim, parıldayan ayım,
Can dostum, en yakınım, güzellerin şahı sultanım.

Hayatımın, yaşamımın sebebi Cennetim, Kevser şarabım
Baharım, sevincim, günlerimin anlamı, gönlüme nakşolmuş resim gibi sevgilim, benim gülen gülüm,

Sevinç kaynağım, içkimdeki lezzet, eğlenceli meclisim, nurlu parlak ışığım, meş’alem.
Turuncum, narım, narencim, benim gecelerimin, visal odamın aydınlığı,

Nebatım, şekerim, hazinem, cihanda hiç örselenmemiş, el değmemiş sevgilim.
Gönlümdeki Mısır’ın Sultanı, Hazret-i Yusuf’um, varlığımın anlamı,

İstanbul’um, Karaman’ım, Bütün Anadolu ve Rum ülkesindeki diyara bedel sevgilim.
Değerli lal madeninin çıktığı yer olan Bedahşan’ım ve Kıpçağım, Bağdad’ım, Horasan’ım.

Güzel saçlım, yay kaşlım, gözleri ışıl ışıl fitneler koparan sevgilim, hastayım!
Eğer ölürsem benim vebalim senin boynunadır, çünkü bana eza ederek kanıma sen girdin, bana imdad et, ey Müslüman olmayan güzel sevgilim.

Kapında, devamlı olarak seni medhederim, seni överim, sanki hep seni öğmek için görevlendirilmiş gibiyim.
Yüreğim gam ile, gözlerim yaşlarla dolu, ben Muhibbi’yim, sevgi adamıyım, bana bir şeyler oldu, sarhoş gibiyim. Bir hoş hale geldim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder