Çilekeş Osmanlı hükümdarı Çelebi Mehmet, babası Yıldırım Bayezid'in vefatından sonra, önce Amasyada hükümdarlığını ilan etmişti. Ona karşı savaş veren kardeşleri İsa Çelebi ve Musa Çelebi de sonunda mağlup olup idam edilmişlerdi. İşte bundan sonra Çelebi Mehmet Muhtasar Osmanlı Devleti'nin yeni hükümdarı olarak Edirne'de saltanat kurmuştur (Temmuz 1413).
Onbir yıl süren ve şehzade kavgalarıyla geçen "Fetret Devri" bu suretle kapanmıştır. Çelebi Mehmed bütün gücüyle Osmanlı Devleti'ni toparlayıp güçlendirme gayretine girmiştir. Çelebi Mehmet son günlerinde Edirne civarında avlanırken, önüne çıkan bir domuza mızrak attığı sırada, vücudunda nüzul (felç) inerek attan düştü. Hasta yatağında vezirlerini çağırıp talimat verdi:
"Tez ulu oğlum Murad'ı getirin. Ben artık yataktan kurtulamam. Murad gelmeden ben ölürüm. Memleket birbirine girer. Tedarik edin, benim vefatım duyulmasın." dedi.
Henüz on yedi yaşındaki büyük oğlu Şehzade Murat, o sırada Amasya sancak beyi idi. Ona haber salındığında, Sultan Mehmet birkaç gün içinde vefat etti (Mayıs 1421). Olaydan ancak birkaç kişinin haberi vardı. İç organları çıkartılarak ilaçlanan cenaze, elbisesi içerisinde sarayın penceresi önüne loş bir yere yerleştirildi. Şehzade Murat gelinceye kadar, padişahın ölümü 41 gün herkesten saklandı.
Sayfalar
Popüler Yayınlar
- Can Yücel Şiir
- TÜRKİYEDE YAŞIYAN ZEHİRLİ ZEHİRSİZ YILAN TÜRLERİ
- Mars’a gitmek ne kadar sürer?
- Evrendeki Boyutlar Arası Yolculuk-Stephen Hawking
- 2013 Fenerbahçe Takvimi
- Doctor who replik 2
- Türk Kadılarının Günahını Almayın En Büyük Basen Amerikadaymış
- Neandertal dünyanın yok olan insan ırkı
- OMURGASIZ HAYVANLAR NELERDİR GENEL ÖZELLİKLERİ
- KÖPEK CİNSLERİ VE ÖZELLİKLERİ
13 Şubat 2013 Çarşamba
Osman Gazi’nin Rüyası
Osman Gazi bir gece Şeyh Edebali?nin zaviyesinde misafir kalmıştı. Gece, vakit hayli ilerleyince istirahat etmek üzere odasına çekilmişti. Fakat yatmak üzereyken rafta gözüne ilişen Kuran-ı Kerim’e saygısından dolayı yatamadı. Uyuyamadı. Kuran?ı alıp okumaya başladı. O gece sabaha kadar Kuran okudu. Tam 6 saat. Hikmet-i İlahi, Osman Gazi Han?ın Kuran?a olan bu saygısından dolayı her okuduğu saate 1 asır lutf edilmiş, hanedanı 6 asır hükümran olmuştur 7 cihana. Vakit sabah ezanlarına yaklaşmışken, yorgunluk ve uyku da bir hayli bastırmışken, Kuran elinde, yaşlandığı yerde, tatlı bir uykuya daldı Sultan Osman Han. Uyurken bir rüya gördü. Rüyasında kendisi Şeyh Edebali?nin yanında yatıyordu. Edebali?nin göğsünden bir hilal doğdu. Hilal biraz yükseldikten sonra büyüdü, büyüdü ve dolunay haline gelince kendisinin göğsüne girdi. Daha sonra göğsünden bir ağaç bitip büyümeye, yükselmeye başladı. Bir çınar ağacıydı bu. Büyüdükçe yeşerdi, güzelleşti. Dallarının gölgesiyle bütün dünyayı kapladı. Ulu çınarın gölgesinde dağlar, dağların dibinde pınarlar gördü. Ağacın yanında ise dört sıra dağlar gördü ki bunlar Kafkas, Atlas, Toros ve Balkanlardı. Ağacın köklerinden Dicle, Fırat, Nil ve Tuna çıkıyordu. Bu nehirde koca koca gemiler yüzüyordu. Tarlalar ekin doluydu. Ağaçlar meyve dolu. Dağların tepeleri ormanlarla örtülüydü. Ruy-i Zemin yemyeşil, asuman masmaviydi. Vadilerde şehirler vardı. Şehirlerde camiler arz-i didar ediyordu. Bunların hepsinin altın kubbelerinde birer hilal parlıyor, minarelerinde müezzinler ezan okuyorlardı. Ezan sesleri ağaç dallarındaki kuşların cıvıltısına karışıyordu. Bir ara ulu çınarın yaprakları kılıç gibi uzamaya başladı. Derken bir rüzgar çıkıp bu yaprakları İstanbul?a doğru çevirdi. Şehir iki denizin ve iki karanın birleştiği yerde iki masmavi firuze ile iki yemyeşil zümrüt arasına oturtulmuş pırıl pırıl bir elmas gibiydi. Sanki bütün dünyayı kuşatan geniş bir ülke gibi halkalanan bir yüzüğün kıymetli taşını andırıyordu İstanbul. Ve nihayet Osman Gazi
Osmanlıdan Harika Bir Hikaye (Okunması Tavsiye)
Sultan Murad Han o gün bir hoşdur. Telaşeli görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar:
- Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var ?
-- Akşam garip bir rüya gördüm.
- Hayırdır inşallah?..
-- Hayır mı şer mi öğreneceğiz.
- Nasıl yani?
-- Hazırlan, dışarı çıkıyoruz.
Ve iki molla kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki, padişah hâlâ gördügü rüyanın tesirindedir ve gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt"a çıkar, döner Vefa"ya, Zeyrek"ten aşağılara sallanır. Unkapanı civarında soluklanır. Etrafına daha bir dikkatle bakınır. İşte tam o sırada yerde yatan bir ceset gözlerine batar, sorarlar;
-- Kimdir bu?
Ahali: - Aman hocam hiç bulaşma, derler. Ayyaşın meyhusun biri işte!..
-- Nerden biliyorsunuz?
- Müsaade et de bilelim yani. Kırk yıllık komşumuz... Bir başkası tafsilata girer;
- Biliyor musunuz, der. Aslında iyi sanatkârdır. Azaplar çarşısı"nda çalışır. Nalının hasını yapar... Ancak kazandıklarını içkiye, fuhuşa harcar. Hem şişe şişe şarap taşır evine, hem de nerde namlı mimli kadın varsa takar peşine.. Hele yaşlının biri çok öfkelidir.
- isterseniz komşulara sorun, der. Sorun bakalım onu bir cemaatte gören olmuş mu?.. Hasılı, mahalleli döner ardını gider. Bizim tedbili kiyafet mollalar kalırlar mı ortada!.. Tam vezir de toparlanıyordur ki, padişah keser yolunu :
-- Nereye? - Bilmem, bu adamdan uzak durmayı yeğlersiniz sanırım.
-- Millet bu, çeker gider. Kimseye bir sey diyemem... Ama biz gidemeyiz, şöyle veya böyle tebamızdır. Defini tamamlamak gerek.
- İyi ya, saraydan birkaç hoca yollar, kurtuluruz vebalden.
-- Olmaz, rüyadaki hikmeti çözemedik daha.
- Peki ne yapmamı emir buyurursunuz?
-- Mollalığa devam... Naaşı kaldırmalıyız en azından.
- Aman efendim, nasıl kaldırırız?
-- Basbayağı kaldırırız işte.
- Yapmayın, etmeyin sultanım, bunun yıkanması, paklanması var. Tekfini, telkini...
-- Merak etme ben beceririm. Ama önce bir gasilhane bulmalıyız.
- Şurada bir mahalle mescidi var ama...
-- Olmaz, vefat eden sen olsaydın nereden kalkmak isterdin?
- Ne bileyim, Ayasofya"dan, Süleymaniye"den, en azından Fatih Camii"nden...
-- Ayasofya ile Süleymaniye"de devlet erkanı çoktur. Tanınmak istemem. Ama Fatih Camii"ni iyi dedin. Hadi yüklenelim... Ve gelirler camiye. Vezir sağa sola koşturur, kefen tabut bulur. Padişah bakır kazanları vurur ocağa... Usulü erkanınca bir güzel yıkarlar ki, naaş; ayan beyan güzelleşir sanki. Bir nurdur, aydınlanır alnında. Yüzü sâkilere benzemez. Hem manâlı bir tebessüm okunur dudaklarında. Padişahın kanı ısınmıştır bu adama, vezirin de keza... Mechul nalıncıyı kefenler, tabutlar, musalla taşına yatırırlar. Ama namaz vaktine bir hayli vardır daha... Bir ara vezir sıkıntılı sıkıntılı yaklaşır.
- Sultanım, der. Yanlış yapıyoruz galiba...
-- Nasıl yani?..
- Heyecana kapıldık, sorup soruşturmadan buraya getirdik cenazeyi. Kim bilir belki hanımı vardır, belki yetimleri?..
-- Doğru, öyle ya, neyse... Sen başını bekle, ben mahalleyi dolanıp geleyim. Vezir, cüzüne, tesbihine döner, padişah garip maceranın başladığı noktaya koşar. Nitekim sorar soruşturur. Nalıncının evini bulur. Kapıyı yaşlı bir kadın açar. Hadiseyi metanetle dinler. Sanki bu vefatı bekler gibidir.
- Hakkını helal et evladım, der. Belli ki çok yorulmuşsun. Sonra eşiğe çöker, ellerini yumruk yapar, şakaklarına dayar... Ağlar mı? Hayır. Ama gözleri kısılır, hatıralara dalar belki. Neden sonra silkinip çıkar hayal dünyasından...
- Biliyor musun oğlum? Diye dertli dertli söylenir... Bizim efendi bir âlemdi, vesselam... Akşamlara kadar nalın yapar... Ama birinin elinde şarap şişesi görmesin; elindekini avucundakini verir satın alırdı. Sonra getirip dökerdi helaya!.. -- Niye? - Ümmeti Muhammed içmesin diye...
-- Hayret... - Sonra, malum kadınların ücretlerini öder eve getirirdi. Ben sizin zamanınızı satın aldım mı? Aldım, derdi. Öyleyse şimdi dinlemeniz gerek... O çeker gider, ben menkîbeler anlatırdım onlara... Mızraklı ilmihal. Hucceti islam okurdum...
-- Bak sen! Millet ne sanıyor halbuki...
- Milletin ne sandığı umrunda değildi. Hoş, o hep uzak mescidlere giderdi. Öyle bir imamın arkasında durmalı ki, derdi. Tekbir alırken Kabe"yi görmeli...
-- Öyle imam kaç tane kaldı şimdi? - işte bu yüzden Nişancı"ya, Sofular"a uzanırdı ya... Hatta bir gün; Bakasın efendi, dedim. Sen böyle böyle yapıyorsun ama komşular kötü belleyecek. inan cenazen kalacak ortada...
-- Doğru, öyle ya?..
- Kimseye zahmetim olmasın deyip, mezarını kendi kazdı bahçeye. Ama ben üsteledim. iş mezarla bitiyor mu, dedim. Seni kim yıkasın, kim kaldırsın?
-- Peki o ne dedi?
- Önce uzun uzun güldü, sonra; - Allah büyüktür hatun, dedi. Hem padişahın işi ne?
3 Şubat 2013 Pazar
Filmlerden Oluşturduğum Fotoroman Çalışmamı Sizlerle Paylaşmak İstedim
Birçok diziden derlediğim ve fotoroman haline getirdiğim küçük arşivim buyrun
İndirme Linki: https://hotfile.com/dl/192427053/db4d30a/Filmlerden_Oluturduum_Fotoroman_almam_Sizlerle_Paylamak_stedim2.pdf.html
2 Şubat 2013 Cumartesi
Dile Kolay 1,8 Gigapiksel

Bu haberi okuduğumda hem taktir ettim bu amerikalıları hem de tarifsiz bir kıskançlığın içinde buldum kendimi. Elin amerikalısı 1,8 gigapiksellik kamera üretirken biz 1,8 megapiksellik cep telefonu üretemiyoruz. Hayıflanmıyorum ama keşkeler basıyor zihnimi, şu bloğa yazmak isterdim Türkiye şu kamerayı üretti Türkiye şu uyduyu fırlattı ama heyhat!! Olmuyor, oldurmuyorlar, hep bir taş koyan çıkıyor önümüze bizden geride milletler bizi geçer olmuş biz hala kendimizi kandırıyoruz. Ama umutsuz da değilim, elbet gün gelir devran döner.
1 Şubat 2013 Cuma
5'e 16 Kaldı, e Bebeğim ee

Benzine, 24 Ocak'ta 8-10 kuruş zam yapılmıştı.Uyuyun halkım uyuyun. Biz artık vitrin devlet değiliz, biz artık dünya devletiyiz. E bebeğim e e. Benzine gelen son zamla benzinin litre fiyatının 5tl olmasına 16 kuruş kalmış. İyi ama bu kadar pahalı benzin kullanırsak biz nasıl ucuza mal üreteceğiz ürettiğimiz malı dünyaya nasıl ucuza nakliye edeceğiz. En basitinden geçtim sanayi makinası üretmeyi çiftçinin traktörüyle ektiği, pancar motoruyla suladığı ürünü yabancı ülkedeki adam 2 liraya üretirken benim çiftçim 5 liraya üretim nasıl satacak. Biz nasıl gelişmiş bir ülke olacağız. hayırlısı bakalım.
Benzine yılın ikinci zammı geldi. Dün gece yarısında yürürlüğe giren zamla benzinin fiyatı 10 kuruş zamlandı.Yeni zamla birlikte benzinin 5 lira olmasına sadece 16 kuruş kaldı. Bu da en fazla iki zam demek. Dünyanın en pahalı yakıtını tüketen Türkiye'de arka arkaya gelen bu zamlar vatandaşı isyan ettiriyor.
Bu Neyin Affı
Bu haberi kaygıyla okudum. Bu neyin affı haberleri yakından takip edenler dikkatle baksın şu günden sonra haberlerde ne gibi değişklikler oluyor. Bu 15 000 kişi içinde pkklısı, gaspçısı, tecavüzcüsü olmayacak mı? Çoluğumuz çocuğumuz nasıl rahatça sokakta oyun oynayacak. bu affı çıkaranlar bunun vebalini taşıyabilecek mi? Ne tür oyunlar dönüyor bu ülkede. Siz affediyorsunuz ama bunun sonuçlarını biz affetmeyeceğiz.
15 bin kişiye af: Tahliyeler başladı
Cumhurbaşkanı Gül'ün denetimli serbestlik yasasını onaylamasının ardından 15 bin hükümlü ve yaklaşık 400 ağır hasta olan mahkumları ilgilendiren tahliye işlemleri başladı

Cumhurbaşkanı Gül'ün denetimli serbestlik yasasını onaylamasının ardından 15 bin hükümlü ve yaklaşık 400 ağır hasta olan mahkumları ilgilendiren tahliye işlemleri başladı
Etiketler:
15000 kişi af,
Af,
Bu Neyin Affı,
güncel haber
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)